Türbe




Türbe, Anadolu’da saray yapı geleneği içinde görülen bir öge değil. Mezar anıt geleneğinin dışında, farklı bir tarzda ilk kez burada yapılmış. Geleneksel ve yerel biçemlerin bir sentezi. 

Planlama ve tasarımda geleneksel Ahlat kümbetlerini anımsatıyorsa da mimari ögelerin zenginliği ve üsluptaki farklıyla kendine özgü bir yapı. Bezeme motifleri Kafkas kökenli. Türbe planı ve örtüsü Gürcü-Ermeni yapı geleneği içinde inşa edilmiş. 

Türbe, Selçuklu geleneğine uygun olarak iki katlı. Ama gelenekten ayrı düştüğü nokta, alt katın, üst katın izdüşümünde olmaması. Alt kat kaydırılmış. Bir başka sıra dışı özelliği kapıdan girince doğrudan  cenazelik bölümüne inilebilmesi. Oysa tipik bir türbede gövde olarak adlandırılan giriş bölümü içte başlı başına bir mekânken, burada sadece cenazeliğe inen merdivenlerin başladığı yer durumunda. Bu türbenin doğrudan karşılaştırılabileceği bir başka kümbet yok.

Türbe kapıları doğuya bakar. Türbe ve kümbetlerin sekizgen olması eski Türk çadırlarından esinle.


Harem taç kapısı ile birlikte türbe kapısı üzerindeki kitabelerden anlaşıldığına göre, saray 1784’te bitirilmiş, türbe ise 15 yıl sonra, 1799’da yapılmış. II. İshak Paşa’nın ölüm tarihi bu. Yeri, tesadüfi değil. Hazire geleneğinin bir uzantısı olarak orada.

1842’de Texier tarafından çizilmiş gravürde, türbeyi çevreleyen bir hazire olduğu da görülüyor. Sarayın ileri gelenleri için küçük bir mezarlık. Bu türbe, sultanların yaptırdığı selâtin camilerin güney cephelerinde görülen mezarlık ve türbenin bir tekrarı. 




 Türbe gövdesinin altındaki sepet örgüsü desenli taş kabartma, İslami ve Hristiyan Doğu Anadolu’da inşa edilmiş yapıların hiç birinde görülmüş bir şey değil. Kafkaysa kökenli olduğu düşünülüyor.







Hiç yorum yok: