Saray bütünü içinde bir
cami olmasının başka bir örneği –Topkapı hariç-
diğer Anadolu saraylarında yok. Topkapı içindekiler de küçük camiler.
İshak Paşa’da ise cami, yapıya karakterini veriyor. Bunun, Hitit’lerden Urartu’lara uzanan “tapınak-saray” anlayışını temsil ettiğini düşünenler var. Ama anıtsal cami anlayışı sadece bununla ilgili değil: İran etkisindeki Selçuklu sanatından gelen bir esin aynı zamanda.
Sarayın güney cephesinde, cami mihrabının dış duvarda 40 cm. kadar taşırıldığı görülüyor. Öndeki iki küçük ev ise, saraya sonradan, türbe yapılırken eklenmiş. Türbe alt katının ışık almasını sağlayan iki mimari öge.
İshak Paşa’da ise cami, yapıya karakterini veriyor. Bunun, Hitit’lerden Urartu’lara uzanan “tapınak-saray” anlayışını temsil ettiğini düşünenler var. Ama anıtsal cami anlayışı sadece bununla ilgili değil: İran etkisindeki Selçuklu sanatından gelen bir esin aynı zamanda.
Sarayın güney cephesinde, cami mihrabının dış duvarda 40 cm. kadar taşırıldığı görülüyor. Öndeki iki küçük ev ise, saraya sonradan, türbe yapılırken eklenmiş. Türbe alt katının ışık almasını sağlayan iki mimari öge.
Kare plandan (küpten) kubbeye geçişleri sağlayan trompların üzerindeki kubbe kasnağı 2 metre yüksekliğinde .
Kubbenin yerden yüksekliği ise 12
metre . Caminin gösterişli olmasının bir sebebi de bu:
Beden duvarının yüksek tutulması. Bunun bir Batı etkisi olduğu düşünülüyor. Ama
kubbe de minare de hayli Doğulu.
Dışarıda şişkin olan kubbe, içeride küçük,
basık ve tam yarım küre. Üst üste iki tuğla kaplama var. Örnekleri İran ve
Türkistan’da görülen yüksek kasnaklı / çift cidarlı bir kubbe bu. (Yandaki çizim benzeri bir kümbete ait)
Van Hüsrev Paşa ve Elbistan Ulu Cami örneklerine benzeyen minarenin yerel dokuyu yansıtması, yapımının Ahlatlı ustalarca gerçekleştirildiğini düşündürüyor. Haremden, caminin kadınlar bölümüne geçilen kapı, minarenin pabuç adı verilen bölümüne denk geliyor.
Camiyi dikkat çekici kılan şey, bütün elemanlarıyla kubbe olsa gerek. Diyadin’den getirilmiş kırmızı kalker taşından yapılmış tuğlalar hem dayanıklı hem estetik. Kubbenin etrafındaki dört küçük mimari ögeden ikisi seyir kulesi, diğer ikisi ise süs bacası olarak anılıyor. Seyir Kuleleri, Osmanlı saraylarında sıklıkla karşımıza çıkan ve cihannüma adı verilen seyir köşklerinin küçük birer örneği. Oturunca göz seviyesindeki pencerelerden muhteşem manzarayı izleyebilecek bir mekân düzenlemesine sahip. Gözetleme amaçlı kullanılmış olduğu da kesin.Soğan kubbeli minik kulelerinin ise sadece estetik amaçlı olduğu düşünülüyor.
Kubbenin içinde ise Barok süsleme tarzından esinlenmiş kalem işleri var.
Restorasyonu Elif Kaya ve Asiye Çapar tarafından Haziran 2012'de tamamlanan kalem işlerine bu kadar yakın olma şansına erişmek çok heyecan verici bir deneyimdi.
Van Hüsrev Paşa ve Elbistan Ulu Cami örneklerine benzeyen minarenin yerel dokuyu yansıtması, yapımının Ahlatlı ustalarca gerçekleştirildiğini düşündürüyor. Haremden, caminin kadınlar bölümüne geçilen kapı, minarenin pabuç adı verilen bölümüne denk geliyor.
Camiyi dikkat çekici kılan şey, bütün elemanlarıyla kubbe olsa gerek. Diyadin’den getirilmiş kırmızı kalker taşından yapılmış tuğlalar hem dayanıklı hem estetik. Kubbenin etrafındaki dört küçük mimari ögeden ikisi seyir kulesi, diğer ikisi ise süs bacası olarak anılıyor. Seyir Kuleleri, Osmanlı saraylarında sıklıkla karşımıza çıkan ve cihannüma adı verilen seyir köşklerinin küçük birer örneği. Oturunca göz seviyesindeki pencerelerden muhteşem manzarayı izleyebilecek bir mekân düzenlemesine sahip. Gözetleme amaçlı kullanılmış olduğu da kesin.Soğan kubbeli minik kulelerinin ise sadece estetik amaçlı olduğu düşünülüyor.
Kubbenin içinde ise Barok süsleme tarzından esinlenmiş kalem işleri var.
Restorasyonu Elif Kaya ve Asiye Çapar tarafından Haziran 2012'de tamamlanan kalem işlerine bu kadar yakın olma şansına erişmek çok heyecan verici bir deneyimdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder